David Polansky
Machiavelli’nin modern dünya diye düşündüğümüz şeyi yaratmaya yönelik entelektüel projesi, sonraki düşünürlerin bunu sürdürmesini gerektirir. Üstelik gerçekten de böyle olmuştur: Modernliğin ortaya çıkışını birbirini izleyen yeniliklerin tarihi olarak görsek de, aslında zaman içerisinde Machiavelli’nin özgün projesinin bir taklidine dönüşmüştür.
04/24 | Çeviri
İddialı tarzıyla tanınan Harvey Mansfield, son çalışmasına da yine alışılageldiği üzere böylesi bir isim koymuş: Machiavelli’s Effectual Truth: Creating the Modern World [Machiavelli’nin Somut Gerçeği: Modern Dünyayı Yaratmak]. Kitabın abartılı alt başlığı her ne kadar bir kışkırtma tonu barındırıyormuş gibi görünse de, bu ifade siyasi düşünce tarihindeki neredeyse bütün büyük yazarlardan daha çok Niccolò Machiavelli’ye uygun düşüyor sanırım.
Nihayetinde büyük bir kitabevinin kapısından girip “iş dünyası” bölümüne gittiğinizde dahi Old Nick’in [*] görüşlerini acımasız iş dünyasına uygulamaya kalkan birkaç kitaba denk gelmeniz hiç de olasılık dışı değil. Mesela Trump’ın eski çalışanı Michael Anton, mahlasla yazdığı bir kitapta Machiavelli’nin prenslere verdiği siyasi öğütleri taklit eden bir üslup kullanarak kıyafet tavsiyelerinde bulunmuştu. [1] Bu düşünürü hiç okumamış olanlar da dahil olmak üzere pek çok insan, CEO’lar ve devlet başkanları için sık sık “Makyavelist” sıfatını kullanır. Machiavelli, ruhsal açıdan -biz modernlere- Kant veya Hegel gibi kronolojik açıdan daha yakın düşünürlerden bile yakın görünüyor. Söz konusu ruhani yakınlığın nedensel bir ilişkiye dayanıp dayanmadığıysa başka bir sorun.
Bu kitap, Mansfield’in en iddialı çalışması olmasa da (muhtemelen bu çalışması Machiavelli’nin Söylevler’ini derinlikli şekilde ele aldığı New Modes and Orders kitabıdır), dikkate değer bir kariyerin noktalanmasını muştuluyor (Mansfield, Harvard Üniversitesi William R. Kenan Jr. kürsüsünden bu yılın başlarında, yani 91 yaşında resmen emekli oldu). Bu da kitaba göz ardı edilemeyecek dokunaklı bir hava katıyor.
Mansfield, bu kitabının önceki çalışması Machiavelli’s Virtue’nün devamı olduğunu söylüyor. Tıpkı Virtue gibi, Machiavelli’s Effectual Truth da ele aldığı konuya yönelik sistematik bir araştırma değil, daha ziyade konunun farklı veçhelerine eğilen bir dizi makaleyi barındırıyor bünyesinde (Önceki kitapta olduğu gibi, bu kitaptaki bölümlerin çoğu da daha önce muhtelif yerlerde yayımlandı).
Şayet kitabı derleyip toplayan bir temadan söz edilecekse başlık tam da bunu yansıtıyor: Modernitenin kavranabilir bir kökeni vardır ve bu da Machiavelli’nin Prens’inin on beşinci bölümde yer alan “somut gerçeklik”in peşine düşmeye dair ünlü ifadesinde yatar. Söz konusu somut gerçeklik her şeyden önce doğaya hâkim olduğunun, yani doğanın insan iradesinin egemen olabileceği bir unsur olduğunun anlaşılmasıyla ilintilidir. Bu bakımdan Machiavelli’nin, Marx’ın meşhur “Filozoflar şimdiye değin yalnızca dünyayı çeşitli şekillerde yorumlamakla yetindiler, asıl mesele ise onu değiştirmektir” ifadesini birkaç yüzyıl önceden dile getirdiği söylenebilir.
Mansfield, bu cesur iddianın alışılageldik tarihyazımı yöntemleriyle kanıtlanamayacak kadar geniş bir kapsamı olduğunu; Machiavelli’nin “masaya koyduğundan çok daha fazlasını iddia ettiğini” kabul ederek son derece içtenlikli bir tavırla yaklaşır meseleye. Bu da, -Prens yorumu üzerinde muhtemelen en fazla etkisi olan ve bu nedenle kitapta kendisine bir bölüm ayrılan- Leo Strauss’un ortaya attığı iddiaları aşmaya çalışan yaklaşımıyla kendine bir kariyer inşa etmiş yazar açısından yeni bir durum değildir.
Mansfield, bu cesur iddiasını kanıtlama yükümlülüğünün altına girerken, öte yandan hermeneutik bir problemle yüzleşiyor. Zira, uzunca bir zamandır Machiavelli’nin gerçek niyetlerini perdelemeye çalışan bir yazar geleneğinin parçası olduğunu iddia ediyor. Oysaki Machiavelli potansiyel halefleri tarafından okunmak -ve taklit edilmek- istendiğini açıkça ifade etmiş bir düşünür ve Mansfield da bu gayenin peşine (kanımca hakkını vererek) canı gönülden düşmüş bir yorumcu. Dahası, Mansfield’ın “yazma sanatı” olarak adlandırdığı şeye başvuran yazarların klasik örnekleri, tam da en tehlikeli ve şoke edici sonuçları, bunlara hazır olmayan veya potansiyel olarak buna sıcak bakmayacak okuyuculardan gizlemeye çalışanlardır. Arthur Melzer’in bu konuyu ele alan ve övgüler toplayan önemli kitabının da gösterdiği üzere, böyle bir yazma geleneğinin gerçekten var olduğu, artık eskisi kadar ihtilaflı bir konu değildir. [2]
Harvey Mansfield
Ne var ki çok az düşünür, tehlikeli ve şoke edici tavsiyeleri nedeniyle Machiavelli kadar kötü nam salmıştır. Okuması yazması olmayanlar bile “Makyavelist” sözcüğünün uysal ve nazik manasına gelmediğini bilir. Okuyucularınıza korkulmanın sevilmeye yeğ olduğunu ya da siyasi liderlerin kötülüğün ne olduğunu bilmesinin ve yapmasının gerekli olduğunu söylediğinizde zaten bütün sırrı ifşa etmişsinizdir.
Yine de Machiavelli'nin dolayımlar kuran ya da numaracı bir yazar olduğuna şüphe yoktur. Bir zamanlar bir arkadaşına yazdığı gibi: “Uzunca bir süredir inandığımı söylemediğim gibi, söylediğime de inanmıyorum. Dahası, bazen doğruyu söylüyorsam bile sözlerimin arasına bulunması çok zor birkaç yalan da sıkıştırıyorum.” O halde Machiavelli neyin peşindeydi ve “somut gerçek”ini dünyamızı yaratacak şekilde bizlere nasıl aktardı?
Mansfield bu noktada halef sorununun Machiavelli’nin yapıtlarında sadece önemli bir siyasi tema değil, aynı zamanda bir üst-tema olduğunu ileri sürüyor zekice. Yani Machiavelli’nin modern dünya diye düşündüğümüz şeyi yaratmaya yönelik entelektüel projesi, sonraki düşünürlerin bunu sürdürmesini gerektirir. Üstelik gerçekten de böyle olmuştur: Modernliğin ortaya çıkışını birbirini izleyen yeniliklerin tarihi olarak görsek de, aslında zaman içerisinde Machiavelli’nin özgün projesinin bir taklidine dönüşmüştür.
Peki, Mansfield böylesine önemli bir iddiayı kanıtlayabiliyor mu? Bu iddianın kanıtları ağırlıklı olarak -Machiavelli’s Effectual Truth’taki daha önce yayımlanmamış iki yeni bölümden biri olan ve neredeyse kendi başına bir kitap olmayı hak eden- cesur, sondan bir önceki bölümde bulunabilir. [**] Bu bölüm Machiavelli’nin Montesquieu üstündeki etkisinin izini sürüyor ve daha ılımlı bir düşünürün Old Nick’in asi felsefesini nasıl yumuşattığını ele alıyor. Mansfield, kitabın alt başlığındaki vaadi gerçekleştirmeye en çok bu bölümde yaklaşıyor. Bunun sadece bir deneme olduğunu ve cesur savını meşrulaştırmak için daha kapsamlı bir incelemeye ihtiyaç duyulduğunu belirten Mansfield, aslında burada tam da haleflerinin projesini tamamına erdireceğini umarak Machiavelli’nin açtığı yoldan ilerliyormuş gibi görünüyor. Tabii gönlümüzden geçen Mansfield’in Machiavelli’nin nasıl alımlandığı ve bunun yüzyıllar süren etkisi üzerine daha kapsamlı yazılar yazması. (İlgilenenler için bu bağlamda Victoria Kahn ve Richard Kennington çok değerli kaynaklardır.)
Bununla birlikte, nihayetinde soru “Machiavelli’nin yazılarında görünenden fazlası var mı?” (Evet, var) ya da “Radikal bir projeye kalkıştığını anlamış mıydı?” (Evet, anlamıştı) değildi; daha ziyade “bu proje esasen Aydınlanma’da ve onu takip eden başka pek çok unsurda belirenle aynı proje miydi?” sorusuydu. Bu da, yalnızca Machiavelli’nin bazı niyetleri olmasını değil, aynı zamanda en önemli okuyucularının zaman içinde bu niyetleri fark etmesini ve bunlara göre hareket etmesini gerektirir.
Her şeye rağmen -en azından bu satırları kaleme alan- okuyucunun Mansfield’in kapsamlı iddialarına tamamen ikna olması mümkün olmasa da, meselesine dair keskin kavrayışından etkilenmemesi mümkün değildir. Mansfield’i eleştirenler bile, bu ve başka nedenlerden ötürü, elli yıldan uzun süredir onu ciddiye almak zorunda kalmıştır. Mansfield’i eleştirenlerin bile hemfikir olduğu bir konu vardır: Machiavelli beş yüz yıldan fazla süredir üzerine harcanan bunca mesaiyi hak etmiştir. Mansfield da okuyucularla Machiavelli ve başkaca tarihsel figürler arasındaki karşılaşmalara aracılık ederek bu sürece büyük katkılarda bulunmuş eski bir neslin günümüzdeki son temsilcilerinden biridir. Fortuna müsaade ederse Machiavelli önümüzdeki beş yüz yıl boyunca okunmaya devam edecek; dolayısıyla insan, Mansfield’in görevini kimin üstleneceğini merak etmeden duramıyor.
Çeviri: Utku Özmakas
Kaynak: David Polansky, Machiavelli’s World, City Journal, 2023. [İlgili bağlantı]
[*] Şeytan sözcüğünün kullanmamak için başvurulan bir ifade. Düşünürün adının anagramı bu adın kullanılmasına müsaade ettiği için tarihte Machiavelli’yi işaret etmek üzere sıkça kullanılmıştır. -ç.n.
[**] Polansky, kitabın altıncı bölümünü oluşturan ve yaklaşık yüz sayfalık “Montesquieu and Machiavelli” kısmını kast ediyor. -ç.n.
[1] Nicholas Antongiavanni, The Suit: A Machiavellian Approach to Men’s Style, Harper Business, 2006.
[2] Arthur M. Melzer, Philosophy Between The Lines: The Lost History of Esoteric Writing, Chicago University Press, 2014.
Comments